ÖNÜNE BAKIP YAN YAN
YÜRÜMEK

Sana ''ayy her şeye de ağlıyor'' demesinler
diye göz pınarlarının ucunda duran yaşları her içinden geldiği zaman
akıtmayacaksın mesela.
Yengeç kadınıysan zarif olacaksın,
duyguların yüzündeki mimiklere hükmetmeyecek, sen onlara hükmedeceksin.
Atamızın da dediği gibi asilliğin, akan kanda gizli olduğunu bileceksin.
Gizli,
çünkü bir yengeçsen sen, erkek ya da kadın ol kendini istemediğin zamanlarda saklayacaksın.
Sadece kendini mi; ruhunu, bakışlarını, hissettiklerini. ..'' Görünmez adam''
filmi vardı ya, ben bir yengeç kadını olarak istediğim zamanlarda görünmez adam
da olabiliyorum mesela. Bir yengeç kadını olarak büyücü müyüm acaba?
Büyücü filan değilim; aklım çıkar yanlış
bir iş yapmaktan, hak yemekten, haksızlık etmekten, günah işlemekten, başkasını
üzecek işler yapmaktan!
Yıllardır dinleriz ya: duygusaldır
yengeçler, romantiktir. Yıllardır dedim ki '' aa hiç yengecin özelliklerini
taşımıyorum''. Meğer kavramlar yanlış anlaşılıyormuş. Erkek arkadaşıma atkı örüp
boyunu kendi boyumda saçaklarını ellerimin boyunda yaptığım zaman anladım; ilk
içtiğim şarabın şişesinden şamdan yaptığımda; anneme anneler gününde yastığının
yanına onu ağlatacak bir mektup bıraktığımda anladım. Yengeç ya da kadın, yok
yok, yengeç kadını; duyarlıdır, hassastır, her şeyin farkındadır, karşısında
duran insanın gözlerine baktığında yüreğini görür.
İmkânı olsa elinde gül
yaprakları olan bir sepetle dolaşır ve gül serper sevdiklerinin yoluna. Sihirli
bir değneği olsa insan, canlı ayırmaksızın herkes nasibini alır o değneğin
mucizelerinden. Bazen bir şeyi çok tekrar etmesinin sebebi budur aslında:
''burada güzel bir şey var sakın kaçırma olur mu?''.
Yengeç kadını demek saçma sapan bir
dizide bile anne oğluna sarıldığında duygulanmak demektir, ana haberdeki
haksızlıkları izlerken içinin ezilmesi demektir. Tartışma programlarında
gazetecilerin heybetli sohbetlerinde gaza gelip heyecanlanması demektir.
Büyükleri özellikle farklı şeyleri anlatanları hayranlıkla dinlemektir.
Pamuk teyzeler hoşlanır diye ellerinden öpmek, ilk defa misafir gittiği bir
evde mutfağa girip su isteyen misafire su getirmek, kolları sıvayıp bulaşık
yıkamak demektir.
Yengeç kadını hastalıktan bir şey
yapamayacak hale geldiyse '' hastayım'' der. Ya biri zamanından fedakarlık edip
ona zaman harcarsa, hii aklı çıkar!
Kırk yamayı icat eden de bence yengeç
kadınıdır çünkü bulup buluşturmak, uydurmak ve onları yakıştırmak yengeç
kadınının harcıdır. Çünkü yengeç kadını kendini güvende hissetmek ister.
Çocukluğunda bile ihtiyacı yoksa bayramlık almamıştır mesela.
Hiç sevmediği bir şeyi tövbe giymez,
yemez de ama bakın yengeç kadınlarının ellerine; mutlaka bir ''ben''
görürsünüz. Ee ne demişler; elinde beni olanın yemekleri leziz olur.
Eli hem lezizdir, hem bereketli çünkü
yengeç kadını büyük ve kalabalık sofra sever. Tüm sevdikleriyle en kalabalık
sofralarda olmalıdır mutlaka. En kalabalık menü, en kalabalık sohbet, en
kalabalık kahkaha.
O zaman ilk söylememiz gerekeni son
söylemiş olalım: Yengeç kadını '' aile'' dir aslında.
Aile dediğin anne, baba, kardeştir belki
sizin gözünüzde ama bir yengeç kadını için annesi, babası, kardeşi, eşi, tüm
bunlardan önce çocuğu, dostları, komşuları, marketteki çırağı, her gün bindiği
minibüsün şoförü, odasını temizleyen, çayını getiren çaycı ablası,
askermişçesine
sevdiği milleti, vatanı, yurdu. Kalp deyip geçmeyin; bir yengeç kadının kalbi
dünyaların sınırsız sevgisini içinde taşıyacak bir anne kucağı kadar büyüktür.
Bir yengeç kadının tarifi annenin
tarifidir aslında ve ailesine zarar vermeyecek herkesi çok sever öyle sever ki
gözünün gördüğüne inanamazsın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder